Genel

SOMA! SİYASET VE İŞ GÜVENLİĞİ

Geçen hafta içerisinde yaşadığımız ve ülkemizi yasa boğan elim maden kazası 301 maden işçisi hayatını kaybetti. Ülke tarihinin en büyük maden kazalarından birini yaşarken, bu kaza ile iş güvenliğinin önemi bir kez daha ortaya çıktı.

Bir kaza sonrası yapılan değerlendirmelerin iş kazasının dışına çıkarılıp bir hükümet yıkma operasyonuna götürüldüğüne şahit olduk. Ulusal medyanın yaşanan faciayı sistemli bir şekilde bambaşka bir mecraya çekip kelle avcılığı yaptığını gördük. Siyasi muhalefetinde ulusal medyaya eşlik ederek çalışma hayatının ve yaşanan sorunları tartışmak yerine kitleleri eylem yapmak için meydanlara çekilmek istendiği görüldü.

Yeni neslin bilmediği ama orta kuşağın çok iyi hatırlayacağı ve bundan 22 yıl önce, 3 Mart 1992 günü, Zonguldak’ta Kozlu kömür ocağında grizu patlamış ve 263 işçi yaşamını kaybetmişti. Devlete ait bu kömür ocağında hayatının kaybeden işçilerimizden bazılarının cesetlere ancak 1997 yılında ulaşılabilmişti. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’di ve ne Demirel’den nede bakanlarından istifa istenmemişti. Ulusal medya bu kazayı bir kader olarak görmüş ve iktidara siyasi sorumluluk yüklememişti. Somada yaşanan facia sonrası gerçekleşen eylemlere, siyasilerin açıklamalarına ve medyanın taraflı yayınına baktığımızdan kıyaslamayı daha iyi yapabiliriz.

Maden, madenci nedir bilmeyen işçi yada işçilik hayatlarında hiç gündeme gelmeyen insanların bu yaşanan elim kazayı başka yerlere çekmek için yüzlerine kömür karası sürmekle bu acıyı yaşadıklarını göstererek sahte gözyaşları ile ülkeyi karıştırmaya çabalamalarının ardından yatan gerçeği sanırım herkes biliyordur. Ceplerinde haçlık olmayan gençlerin, ambalajlarından yeni çıkmış baretler ile eylemlerde yer almaları ise olayların bir takım güçler tarafından yönetildiğini anlamamıza yeter sanırım.

Somada yaşanan faciayı protesto etmek için İTÜ Maden Mühendisliği Fakültesi işgal ediliyor ve Sebahat Tuncel ziyareti ile işgali sona eriyor. Kaza olana kadar Maden ocağının sahibinin aynı Fakültenin Akademik Kurul üyesi olduğunu unutan işgalci öğrencilerin kimin emellerine hizmet ettikleri ise ayrı bir konu olarak ortaya çıkıyor.

Sendika kazadan sonra kapanan maden ocağına güvensiz diye işçileri göndermeme kararı alıyor ve oturma eylemi yapıyor. Sendikaya aklınız kazadan önce neredeydi diye sormazlar mı?  Televizyonlarda İşçilerin soyunma odalarına baktığımda bu sendikanın işçiler adına bir kelime söylemeye hakları olmadığı söyleyebilirim. Yüzyıl öncesinin çalışma hayatında çalışanların yaşam koşullarından farksız çalışma ortamını görmeyen sendika bu kadar can kaybından sonra çıkıp işçi haklarından nasıl bahsedebilir?

İş güvenliği konusunda yazılacak birçok husus var. Öncelikle bu maden ocağında ve diğer ocaklarda iş güvenliği konusunda çok ciddi eksikliklerin olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Sadece para kazanmayı amaçlayan özel sektör zihniyeti iş güvenliği ve işçi sağlığı için yapılan harcamaları gereksiz maliyet görüyor. İş kazası sonucunda yasla olarak ciddi müeyyidelerin olmaması işverenleri cesaretlendiriyor. Yıllar sonra bu hükümet döneminde iş güvenliği konusunda bir yasa çıktı. Yasaların olması da bir ölçüde önem arz etmiyor. Mesele yasaların uygulanması ve uygulamayanlar hakkında gerekli işlemlerin yapılmasıdır.

15 gündür içten içe yanan bir Madende hiçbir tedbir alınmamasının tek izahı vardır; işçi sağlığının önemsenmemsi ve yasal sorumluluktan korkulmamasıdır. Yaşam odasının olmamasının izahında maliyet hesabının yapılması ve işçi hayatının paradan önemsiz olduğunun görüldüğü söylenebilir. İş güvenliği sadece kamunun yetkili kurumlarında değildir. İşçinin kendi güvenliğine sahip çıkmasından başlayan bir süreç olan iş güvenliği ve işçi sağlığı aynı zamanda bir bilinç işidir. Bu konuda gelecek yazılarımda daha detaylı yazacağım.

Bu kazadan çıkarılacak birçok ders olacaktır.  Gerek kamuda gerek özel de olsun sorumluluk taşıyan her yöneticinin insan yaşamının kutsallığına inanması ve üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeleri gerekmektedir.

Kazada hayatını kaybeden işçilerimize rahmet diliyorum.

Ekrem Öztürk

Kırşehir’in tek Çerkez beldesi olan AKÇAKENT'TE doğdum. İş yaşamına 1984 yılında Ankara’da GALKON A.Ş de Çelik Konstrüksiyon Teknisyeni olarak başladım. Daha Fazla...

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu