Genel

Kent Kimliği

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Kırşehir Belediyesinin ortaklaşa düzenlediği Şehir Kimliği Çalıştayı tanıtım toplantısı yapıldığını basında takip ederken, önemli gördüğüm bir kavram olan “Kent Kimliği” konusunda sürecin devamını da merak ediyordum. Kırşehir Kent Konseyinin kurumsallaşması ve yaşatılması konusunda sorumluluk alan ve Kırşehir’de Gençlik Meclisi, Kadın Meclisi ve Engelliler Meclisinin kurulmasını sağlayan biri olarak bu konuyu önemli görmemek mümkün olamazdı. 2010 yılında, başka bir şehirde yapıldığını duymadığım “Kentli olma bilinci” oluşturmak için bu şehirde ciddi bir çalışma yaptık. Kırşehir kent merkezinde bulunan ilköğretim okullarında onbinden fazla öğrencimize, Belediyemizin de katkılarıyla “Kentli olma bilinci” sunumu yaptık. Bu çalışma ile birlikte ilk kez bu kapsamda kentli olmayı biz Kırşehir’de anlattık. Kentli olma bilinci oluşturmaya çalışanlar için, kent kimliğini önemsememek olamaz.

Kentlilik bilincinin gelişmesi için ortak bir kentte yaşamak yeterli bir özellik değildir. Bir kentte yaşayan insanların yaşadıkları kente karşı ait olma duygusu taşımaları ise o kenti korumaları, geliştirmeleri, kentin imarı ve yönetimine katılmalarıyla mümkün olabilmektedir.  Bizde “Kentli olma bilinci” sunumu yaparken kentte ait olma duygusunun çocukluktan başlamasını amaçladık. İnsanlar kendilerinin içinde oldukları olguları daha kolay sahiplenmektedirler. Kentlilerin kentine sahip çıkabilmeleri için kenti algılamaları ve kentin kimliğini oluşturan değerlerin de iyi bilinmesi gerekmektedir. Başka bir ifade ile kentlilik bilinci, kente yaşayanların var olan değişik kimliklerinin yanı sıra bir de içinde yaşadıkları kentle özdeşleşebilen bir kimliğe sahip olmalarıdır.

Kentler, kimlikleri ve ruhları olan mekânlardır. Büyüklü küçüklü her kentin mutlaka, bir kimliği vardır. Kentlerin kimliğini içinde yaşayan insanlar bilmeli ve yaşatmalıdırlar. Bir kentin kimliği o kentin tarihi, coğrafyası, içinde yaşayan medeniyetleri, ilk yerleşimden bu güne geçirdiği evreleri, topografyası, bitki örtüsü, iklimi, jeopolitik konumu, içinde yaşayan insanları, Doğu kenti veya Batı kenti oluşu, deniz ve karayollarıyla olan bağlantısı, başka kültürlere olan açıklığı veya kapalılığı, içinde barındırdığı canlı türleri, geçirdiği işgaller veya savaşlar, depremler, bir devlete başkentlik yapıp yapmadığı ve sayısı artırılacak daha birçok etken bir kentin kimliğini oluşturan öğelerdir. Modern dönemde turizm, sanayi, hizmet, tarım vb. kent kimliğini etkileyen başlıca unsurlar olmuşlardır.

Kırşehir kent kimliğine baktığımızda ilk akla gelen kavramlar olarak, Ahilik ve Ahi Evrani Veli, Neşet Ertaş ve Abdal geleneği, Petlas ve sanayi diyebiliriz. 5000 yıllık bir tarihi geçmişe sahip olan, Türkmen geleneğini Anadolu ya taşıyan erenler ile mana kazanan bu coğrafyanın kimliğini belirlemek zor olmayacak.

Kırşehir’in kent kimliğini oluşturmaya yönelik olarak her zaman bu kenti tanımlamada kullandığım aşağıdaki notları yazmadan geçemeyeceğim.

Kırşehir, daha ilk çağlarda Anadolu’yu kuzeybatıdan güneydoğuya, bir baştan bir başa kesen işlek bir anayolun ortasında önemli bir durak ve yerleşim alanı olarak kurulmuştur. Kırşehir, Bizansın Justinialnusu, Romanın Makisosu, Kipetin haritasının Akuvesarevenası yani su şehri, Selçuklunun Gül şehriydi. Anadolu da Bizansa karşı ilk serhat boyu olan, Kızılırmağın koçbaşı gibi batıya çıkıntılı yerinde bütün medeniyetleri ve kültürleri, Anadolu hümanizmasıyla sentezleyen, Anadolu yiğitliği ile ileri fırlayışın potansiyelini içinde barındıran bir kenttir. Kırşehir’in yer aldığı bu işlek anayol, İstanbul üzerinden Suriye ve Mezopatamyaya çıkan görkemli ticaret yolunun Kızılırmağı aşan kollarından biriydi. Daha önemlisi Anadolu’nun ve Balkanların Müslümanlaştırılmasında ve Türkleştirilmesinde göz kamaştırıcı hikmetler gösteren gaziler, alperenler yatağıdır.

Gelin sizleri Hacı Bektaş vilayet namesinde tarif edilen 13.yüzyıl Kırşehir’ine dönelim:

Meğer ol vakit Kırşehrinin adı Gülşehri idi.

Mamur şehir idi.

Müderrisler, müftüler, alimler ve kadılarla şehrin içi dopdolu idi.

Orta yerinden geçen nehir idi.

18 bin derler evi varidi.

Burcubari çevresi hisar idi..

Bu mamur şehrin Hacı Bektaşi Velisi, Ahi Evrani Velisi, Gönül İnsanı Yunus Emre’si, Aşık Paşası, Neşet Ertaş’ı bu gün bizlere bu topraklarda koyun koyuna kardeşçe yaşatmayı öğretenlerdir. Eski Tunç Çağından Hitite, Romaya, Bizansa ve Selçuk dönemlerine ilişkin, bu günlere kadar gelebilen örenlerin, kiliselerin, han ve hamamların, camii ve medreselerin, türbelerin, yazıtların yüzyılların ötesinden taşıyıp getirdiği tarih notlarını gelecek kuşaklara taşımak, bunları iyi bir koruma ve sunum içinde kalıcı kılmak Kırşehir evlatları olarak boynumuzun borcudur. Böylesine önemli bir tarihi olan ve bu tarihin içerisinde birbirinden değerli gönül insanlarını barındıran bu kentin kimliği çok açık ve net olarak yazılabilir.

Bu kentin mayası olan Hacı Bektaşi Veli, Ahi Evrani Veli ve Yunus Emre’nin hoşgörüleri ve yaratılana olan sevgilerini, kent kimliğine yansıtarak, bu kentin kimliğinin bir yerine “sevgi, hoşgörü ve kardeşlik” diye yazmamız insanlığa örnek olacaktır.

Kırşehir kent kimliğinin oluşmasına yönelik yapılan bu Çalıştayı önemli buluyorum.  Bu çalışmanın sonuçlarını merakla bekliyorum. Ancak bir kentin kimliğinin belirlenme sürecinin, bir tanıtım toplantısı ve bir Çalıştay ile tamamlanmasını yeterli bulmuyorum. Aslında esas olanın bu kentin kimlik çalışması ile birlikte kentin bütününe yönelik stratejik planlama çalışmasının yapılmasını ve kentin “sevgi, hoşgörü ve kardeşlik” olan Misyonunun yanı sıra Vizyonunda ortaya konulması gerektiğine inanıyorum.

Ekrem Öztürk

Kırşehir’in tek Çerkez beldesi olan AKÇAKENT'TE doğdum. İş yaşamına 1984 yılında Ankara’da GALKON A.Ş de Çelik Konstrüksiyon Teknisyeni olarak başladım. Daha Fazla...

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu