Hayatın Tarifi

Sormuşlar bir bilgine: HAYAT ne? Diye
Demiş bilgin; iki yönlü bir yol devam eder bilinmeze.
Sen görmemezlikten gelsen de vardır bir yoldaş her köşesinde
Bazen çıkarsın zorlukla dar bir yokuştan bazen de aşarsın dertleri sanki uçuyormuş gibi inerek buradan.

Peki, SEVGİ nedir? Demiş biri
Kalbine sığmayacak kadar geniş
Dedikodusunu yapamayacağın kadar temiz, kokusunu alamayacağın kadar uzak
hayal edemeyeceğin kadar yakın…

Ya KORKU nedir? Diye atılmış diğeri
Bir yağmur damlasındaki barut kokusu.
Belki de saklanılan bir hayal yontusu ya bir miniğin haykırırışı, ya da yüreği yaralı bir kuşun feryadı….

Peki ya UMUT nerededir? Diye atılmış bir umut avcısı.
Bilinmezde değildir bilirim, demiş yerini kaygılı ve tasalı.
Aradın boşuna heryeri ama unuttun en kolay yeri besbelli
bunu derken işaret etti insanın en derinden yaralanan yerini…

Peki DOST kimdir? Diye sormuş biri.
Demiş; paylaştın mı sevgini, korkunu, ümidini ve yenilgini,
verdin mi desteğini, sordun mu halini,
yolladın mı yüreğini, ağladın mı onun gibi.

Hissettin mi DOSTLUĞU? Demiş diğeri.
Bilgin demiş:
Karşılığı olmadan verilir mi hiç yürekteki sevgi?
Dostluk dediğin; tek bir ruhun, iki ayrı bedende dirilmesi

Hayat, kimi sevdiğiniz kimi incittiğinizdir.

Hayat, kimi mutlu kimi mutsuz ettiğinizdir.

Hayat dostlarınızdır.

Dostlarınız ise size hayatı dost kılandır, en umulmadık anlarda.

Hayat, neyi söylediğiniz ve neyi kastettiğinizdir.

Hayat, hangi önemli hüküm ve kararları verdiğiniz ve de niçin verdiğinizdir.

Hayata dair anlarınız yoksa ve bu anları an gibi yaşamıyorsanız,

Hayat o zaman sizin için iyi bir hayat değildir.

Tıpkı içinde bulunduğunuz AN gibi… Ve bu anı size yaşatan her neyse.

Hayat, içinizde sevgiyi taşımak, büyütmek ve dağıtmaktır.

Hayat, hayatınızı başka insanların kalbine dokundurabilmektir.

Hayat, içinizdeki sevgiyi koyabileceğiniz, vereceğiniz bir kalp bulamazsa ve dokunamazsa

Hayat, yaşamakta olduğun hayattır yine, ama yapayalnızdır bu kez.

Hayat, başkalarının kalplerini etkileyecek bir yol ve bu yolu ancak siz seçersiniz.

Hayat, bu yolda yanmaktır, kavrulmaktır en soğuk an da bile, en kavurucu bir ağustos ayında üşümektir belki de.

Hayat belki de bu seçimlerdir bazen seçebiliyor ve de seçilebiliyorsak.

Hayat, belki de bir çukurdur su dolu bir çukur yani.

Ve içinde sizi de bulunduran su dolu bulanık bir çukur.

Ne kurtulabildiğiniz nede boğulabildiğiniz ama sürekli çırpındığınız bir çukur.

Hayat bir çırpınışımdır belki de kim bilir.

Hayat kaç arkadaşınız olduğu ya da kaçının sizi kabul gördüğü değildir.

Aileniz ya da onların serveti değildir. Arabanızın ya da telefonunuzun markası değildir.

Hangi okuldan hangi bölümden mezun olduğunuz değildir.

Ne kadar güzel ya da ne kadar çirkin olduğunuz değildir.

Giyindikleriniz ayakkabılarınız değildir. Saçınızın sarı veya siyah olduğu değildir.

Derdinizin çok açık ya da çok koyu veya parçalı bulutlu olması değildir.

Hayat bir kâğıda dökülmüş hayat hikâyeniz ve bu hayat hikâyesini kimin kabul ettiği değildir.

Hayat, sıcacık ve buğusuyla bir somun tadında küçük bir mutluluk belki

Ya da yaralara derman olmayan, kimsenin bilmediği derin acılardır…

Belki de kanının içildiği kutsal diye bilinen bir kadehtir kim bilir

Ve hayat insandır, insan ise hayattır.

Hayata dair bir şeyler bulabiliyorsan yaşayabiliyorsan bu HAYAT ta,

Hayat o zaman belki hayattır size göre.

Ve hayat buysa, ben bu hayatta ya yer bulamadım ya da HAYAT bana hayatında yer vermedi… Diyebileceğiniz bir hayattır kim bilir?

Sahi Hayat senin nerende? Ve ya Sen bu hayatın neresindesin?

ERKAN SELÇUK

Ekrem Öztürk

Kırşehir’in tek Çerkez beldesi olan AKÇAKENT'TE doğdum. İş yaşamına 1984 yılında Ankara’da GALKON A.Ş de Çelik Konstrüksiyon Teknisyeni olarak başladım. Daha Fazla...

You may also like...

Bir yanıt yazın