Dostluk üzerine…
Geçmişe dönüp baktığımızda, gençliğimdeki ben ile şimdiki ben arasında dramatik bir fark olduğunu belki yeni yeni fark ediyorum. Bir zamanlar yolun yarısını çoktan geçmiş olduğumun bilincine nüfus kağıdımı sık elime almasam da, yaş konusu gündeme gelince varmaya başladım. Son birkaç yıldır ise maalesef bu gerçeği her gün ama her gün hatırlıyorum. Yaş kırkı geçiyor diye artık hayıflanmaya ciddi ciddi başladım. Hatta Tayfun Talipoğlunun, “Şimdi kırkı devirdik, sevince genç sevilmeyince en yaşlısıyım dünyanın, yorgun yüreğim, artık tek bildiğim var; gönül yaşlanmıyor, her daim hazır sevdalanmaya” yazısını sık okumaya başladım da diyebilirim. Hani bizim Adnan Yılmazın çok kullandığı “Abdalın kendi geçse de, gönü geçmez” sözünü de kullanmıyorum desem yalan olur.
Gençken sevmek çok daha kolaydı, dost olmak, güvenmek, hatta iş değiştirmek… Yaşamak daha basitti, daha az sorumluluk, karar almak çabuk, fikir değiştirmek serbest. Kaybedecek vakit boldu, bir yerlere gitmeye, bir şeyler yapmaya çalışmadan bir hayat süreceğine inanmakta kolaydı.
Yaş ilerledikçe deneyim, tabir ağır olacak ama kazık yemeler ve birazda hayal kırıklılığı serpiştirilmişse, başka bir değişle sütten ağız yanmışsa, hayat eskisi kadar basit görünmüyor insana. Yeni dostlar eklenmez oluyor, birtakım arkadaşlıklar zaman içinde yok oluyor, ilişkiler karmaşıklaşıyor. Birbirini tanımanın en keyifli dönemleri bir tedirginlikle gölgeleniyor ve eskinin tatlıları şimdilerde çok da tat vermiyor.
Hayat sürprizlerle dolu, istisnalardan oluşuyor ve bunların istisna olduğunu anlayabilmenin olgunluğuna sahipseniz değeri de o oranda büyük oluyor. 40 yaşından sonra hayatınıza yeni bir dost katabildiyseniz, 20 yaşınızın saflığı ve açık gönüllüğü ile çıkar ve riyadan uzak bir ilişki kurabildiyseniz inanın bana siz de bir istisnasınız.
Bu zamanda paylaşmak, güvenmek, sevmek ve dostluk herkes için bambaşka anlamlar taşıyor. Siz de bu sözcüklerde sizinle aynı anlamı gören birine rastlarsanız eğer ona sıkı sıkı sarılın, inanın bana yolun yarısından sonra kurulan dostlukların tadı bir başka oluyor. Genç iken kurduğunuz dostlukların kaçı şimdilerde yaşıyor? Kaç dostunuzla görüşüyor, hal hatır soruyorsunuz? Ya yolun yarısından sonra kurulan dostluklar? Eee zaten yolun yarısı dedik ya…. Ömür bitene kadar sürecek dostlukları bu yaşlarda yakalayabilirsiniz. Birde düşünün Allah ömür verdi ve yaşınız sürekli ilerliyor, çoluk çocuk kuş misali birer birer evden uçup gitti. Yanınızda kim olacak. Elbetteki dostlar…