Genel

Bence mutluluk “fark” etmektir

Bence mutluluk “fark” etmektirElinizde var olan mutluluk kaynaklarını fark edip değerlendirebilme  yeteneğiniz kadar hayatı kavrayabilir ve mutlu olabilirsiniz. Eğer böyle bir çabanız yoksa, bir gün hayat yine kendini fark ettirecektir, ama bu fark ediş çoğunlukla bir musibet eşliğinde gelecektir.

Bir gün amansız bir hastalığın pençesine düşüp günbegün ölüme yaklaşmaya başladığınızda, gerçek mutsuzlukla tanışırsınız.

O zaman anlarsınız ki, daha önce sizi mutsuz eden kimi gelişmeler (olumsuzluk gibi görünen bazı olaylar) hakikatte sizi mutlu  etme potansiyeli taşıyan ikazlarmış. Birden o günlerin değerini kavrarsınız.

Ağır tedavi şartlarında uzun süreli bir. mutluluğunuz olmaz hiç. Tedavinize ilişkin gelişmeye bağlı olarak bazen bir an, bazen bir saat, bazen bir kaç saat ancak mutlu olabilirsiniz.

O an ağrıdan kıvranmıyorsanız, hayata yeniden bağlanır, tekrar hayatı iliklerinizde hissedersiniz.

Sonra tekrar kötü haberler, mutsuzluklar, hayal kırıklıkları. Uzun süren stres ve mutsuzluk sebebiyle hem ruhsal, hem de fiziksel açıdan tahrip olmaya başlarsınız.

Derken, o süreçte anlık mutlulukları yakalayıp yaşamayı öğrenirsiniz.  Şunu söylemeye çalışıyorum ki, içinde bulunduğunuz tablo, genel olarak mutsuzluk yaysa bile (bu tespit “sonsuz  mutluluk yok” gerçeğinin ışığında yapıldı) mutlaka hayatın bir yerlerinde bir umut ışığı, bir mutluluk parıltısı vardır. İnsan onu yakalamayı başarmalı.  Mutlu olmak için, tüm şikâyetlerimizin ortadan kalkmasını beklersek, kıyamete kadar bekleriz. Hem de mutsuz ve umutsuz halde bekleriz. Yaşadıklarım, beni, anlık (kısacık) mutlulukları keşfedip ucundan yakalamayı öğretti. Hayata daha olumlu bakmaya, olayların olumlu ve güzel yönlerini de keşfetmeye yöneltti. “Şer” gibi görünen şeylerden bile bazen “hayır” fışkırdığını gözlemledim.

Sonuçta bu “dünya” denilen gemi aynı yere gidiyor. Bu yolculuğun tadına varmak lâzım.

Kimimiz çok zengin olunca mutluluğu yakalayacağını sanıyor, kimimiz bilmem kim kadar meşhur olunca. Sonra bakıyoruz ki, çok zenginlerden biri doğduğundan beri tekerlekli sandalyeye bağımlı yaşayan spastik oğlunu yürürken görmeye tüm servetini verebileceğini söylüyor. Çok meşhur bir şarkıcı, bizim yaşadığımız sıradan hayatı özlüyor ve ancak böyle bir hayatın içinde mutlu olabileceğini söylüyor. Yatağa bağımlı zengin bir hasta servetinden, şöhretinden değil ağrılarından, ilaçlarından, doktorlarından söz ediyor.

Birden zengin olduğumuzu fark ediyoruz!

Anlıyoruz ki, mutluluk hiç kimse için bazı şartlara (servet, şöhret, vesaire) bağlı değildir.

Mutluluk, kendinde olanı fark etme sanatıdır.

Ekrem Öztürk

Kırşehir’in tek Çerkez beldesi olan AKÇAKENT'TE doğdum. İş yaşamına 1984 yılında Ankara’da GALKON A.Ş de Çelik Konstrüksiyon Teknisyeni olarak başladım. Daha Fazla...

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu